DEVAM: 189-190.
Musalli Namazı Beş Rekat Kılarsa?
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
جَرِيرٌ عَنْ
مَنْصُورٍ
عَنْ إِبْرَاهِيمَ
عَنْ
عَلْقَمَةَ
قَالَ قَالَ
عَبْدُ
اللَّهِ
صَلَّى
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
إِبْرَاهِيمُ
فَلَا
أَدْرِي
زَادَ أَمْ
نَقَصَ
فَلَمَّا
سَلَّمَ
قِيلَ لَهُ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ أَحَدَثَ
فِي
الصَّلَاةِ
شَيْءٌ قَالَ
وَمَا ذَاكَ
قَالُوا
صَلَّيْتَ
كَذَا
وَكَذَا فَثَنَى
رِجْلَهُ
وَاسْتَقْبَلَ
الْقِبْلَةَ
فَسَجَدَ بِهِمْ
سَجْدَتَيْنِ
ثُمَّ
سَلَّمَ
فَلَمَّا
انْفَتَلَ
أَقْبَلَ
عَلَيْنَا
بِوَجْهِهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فَقَالَ
إِنَّهُ لَوْ
حَدَثَ فِي
الصَّلَاةِ شَيْءٌ
أَنْبَأْتُكُمْ
بِهِ
وَلَكِنْ إِنَّمَا
أَنَا بَشَرٌ
أَنْسَى
كَمَا
تَنْسَوْنَ
فَإِذَا
نَسِيتُ
فَذَكِّرُونِي
وَقَالَ
إِذَا شَكَّ
أَحَدُكُمْ
فِي
صَلَاتِهِ
فَلْيَتَحَرَّ
الصَّوَابَ
فَلْيُتِمَّ
عَلَيْهِ
ثُمَّ لِيُسَلِّمْ
ثُمَّ
لِيَسْجُدْ
سَجْدَتَيْنِ
Abdullah (b.
Mes'ud)'dan; demiştir ki;
Resûlullah (s.a.v.) bize
namaz kıldırdı. -İbrahim: "Fazla mı kıldı eksik mi, bilmiyorum"
der- Efendimiz selâm verince kendisine:
Ya Resûlullah! Namaz
hakkında yeni bir hüküm mü? denildi. Efendimiz:
"Ne oldu ki?"
diye sordu.
Şöyle şöyle kıldın,
dediler.
Bunun üzerine Hz. Nebi,
ayağını (secde edecek şekilde) çevirip kıbleye döndü, iki defa secde yaptı,
sonra selâm verdi. Namazı bitirince yüzünü bize döndürüp, şöyle buyurdu:
"Şüphesiz namazla
ilgili yeni birşeyler olursa onu size haber veririm. Ama ben ancak bir beşerim,
sizin unuttuğunuz gibi ben de unuturum. Bir şey unuttuğum zaman bana
hatırlatınız. Sizden biri de namazında tereddüt ederse, doğruyu araştırıp ona
göre tamamlasın. Sonra selâm versin. Daha sonra da iki defa secde yapsın."
İzah:
Buhârî, salât; Müslim,
mesâcid; Nesâî, sehv; İbn Mâce, ikâme; Ahmed b. Hanbel, I, 379, 434, 438.
Bu rivayetin
râvilerinden ibrahim en-Nehâî Alkame'den rivayet ederken yanılmanın fazlalıktan
mı, yoksa eksiklikten mi olduğunu tam zapt edememiş, bunda tereddüt etmiştir.
Halbuki önceki rivayette Resulullah s.a.v.'in dört rekatlı bir namazı beş rekat
olarak kıldığı açıkça ifade edilmiştir.
Bu hadis-i şerifte de
Hz. Nebiin namazında yanıldığı ve bu yüzden sehv secdesi yaptığı
bildirilmektedir. Ancak bu rivayette öncekinden farklı olarak Hz. Nebiin yanılmasının
hangi yönde olduğu tereddütle ifâde edilmiş ve Resulullah'ın "ashabına
söylediği bazı beyânlar yer almıştır. Bu beyânlarda Hz. Nebi kendisinin bir
beşer olduğunu ve diğer
insanlar gibi unutulabileceğini bildirmektedir.Hz.Nebi'in "ben sadece
bir beşerim" buyurması, Resûlullah'ın beşer olduğunu inkâr edenleri red
içindir. Yoksa bu diğer insanlardan hiç bir farkım yok, manasına değildir.
Zira onun beşer olması özelliğinden başka Resul, Nebi, korkutucu, müjdeleyici
gibi özelliklen de vardır. Hz. Nebi'in unutması konusunda 1008 No'lu hadisin
şerhinde açıklamada bulunulmuştur.
Resûlullah Efendimiz,
kendisinin de bir beşer olduğunu ifâde ettikten sonra, cemaatten herhangi
birinin namazı kaç rekat kıldığında tereddüt ettiği takdirde kendi kendine
doğruyu araştırmasını daha sonra da sehv secdesi yapmasını emretmiştir. Bu
araştırmanın hangi hallerde ve ne şekilde olduğu âlimler arasında ihtilaflıdır.
Şâfiîlere göre, bu
konuda gâlib zanna itibar yoktur, kesin kanaat hâsıl olmalıdır.Çünkü namaz
zimmette yakın ile sabittir, ancak yakın ile düşer. Sahih-i Müslim'deki
rivayetlerin zahirinin ise, araştırmadan maksadın, zann-ı galib olduğuna
delâlet ettiği söylenmektedir.
İmâm Mâlik ve Ahmed,
araştırmanın, kendisine-birden fazla şüphe arız olanlara mahsus olduğunu
söylerler. İmam Ahmed'den bir rivayette ise, araştırma imama mahsustur. Tek
kılan kesin kanaatine göre namaz kılar.
İmam Ebû Hanife'ye göre
şek ilk defa başa gelirse, namaz baştan yeniden kılınır. Fakat çok
tekrarlanırsa, zann-ı galibe göre hareket edilir.
Kaç rekat kıldığında
tereddüt eden bir kimsenin nasıl hareket edeceği, gelecek bâb'ta geniş olarak
ele alınacaktır.
Hz. Nebi, namazda
yanılan bir kimsenin en doğruyu araştırdıktan sonra secde etmesini emretmesi,
bu secdenin vâcib olmasını gerektirir. Çünkü emirde asi olan vücûba
delâletidir.
Hanbelî ve Hanefîler bu
esastan hareketle gerektiği takdirde sehv secdesinin vâcib olduğunu
söylemişlerdir. Ancak bu secdenin terki halinde namazın sahih olup
olmayacağından farklı görüştedirler.
Han belilere göre sehv
secdesi yapması gereken birisi bunu bile bile ter-kederse, namazı bâtıl olur.
Selâmdan sonra yapılması gerekense bâtıl olmaz. Unutarak terk ederse ara
uzamadıkça secdeyi yapar. Selâmdan sonra secde etmeden yönünü kıbleden çevirir,
konuşur, mescidden çıkar veya abdesti bozarsa secde yapamaz fakat namazı
sahihtir.
Hanefîlere göre sehv
secdesi vâcibtir. Terki günahı gerektirmekle beraber namaz sahihtir. Ancak
günahtan kurtulmak için iade lâzımdır.
Şafiî ve Mâlikilerin
meşhur görüşüne göre sehv secdesi sünnettir.